21 Şubat 2007 Çarşamba

Kaybedilmiş Aklın İtirafları !


Ne alışkanlıktı beni senden koparamayan
ne de bebeksi masum yüzündeki tebessümündü
bana yansıyan..
Bir yol bile yoktu önümde,
hani, çizdim, yürüyorum diyebileceğim..
Hep yokuşlar, bayır yukarı,
hep zorlardı karşıma çıkan..
Engellerdi hep belimi büken,
başımı eğen senelerce..
Işığımı güneşe tercih ettikten sonra değiştim.!
Görebildiğim kadar özgürüm,
yaşayabildiğim kadar çılgın..
Hissedebildiğim sürece sıcak,
uzaklaştığın zamanlarsa soğuk..
Ellerimin uzandığında dokunabileceğim ama ;
gözlerimi sökercesine yorduğum halde
göremeyeceğim kadar uzaktasın bana..
Ne zaman, ne mesafe
ne de eksik bir heyecan yoktu aramızda..
Çarpıtılmışlık hat safhada,
cehaletse senin çok yakınlarında kol geziyordu..İçinde parlayıp dışına sıçrayan ateşine aldırmadan..
Ne bıkmıştım senden ne de bağlanmış,
ne aşktı bu ne de sevgi..
ne nefretti ne de intikam hırsı..
ne durgunluktu ne de sıradanlık içimdeki..
Bastırılamamış duygulardı
birdenbire filizlenip boy veren..
Verdiğin acılarla sulayıp
senin yanında çektiğim hasretinle büyüttüğüm..
Her zaman görüp yaşadığım sahnelerdi bunlar.
Ben hep aynı,
yalnızca karşımdakilerdi değişen zamanla..
Hata benim miydi?
Yoksa onların mı?
Ben mi kendimi tanımıyordum
yoksa onlar mıydı beni tanımayan?
Tercihler miydi yoksa hataların başlangıç noktası?
Yoksa acımasız bir oyun muydu çaresizliğimin ortasında
beni tekrar tekrar yıkan, mahveden..
Her gün uçup giden takvim yapraklarımıydı acaba
bana hep kaybettiren..
Düşünsem ne değişiyor ki?
Sorular peş peşe,
acılar ardı ardına
çıkmaz sokaklar gibi kesti hep yolumu..
Aradıklarımsa hep uzaktı bana..
Mesafesiz adımların sonunda çıkacak belki derdim karşıma..
Hep bu umutla büyüttüm içimdeki beni.
Fakat artık mümkünü kalmadı,
umutlar yetmiyor çünkü.
Yaşanmıyor böyle maskeli bir kimlikle..
gölgelenmiş bir geçmişin perdesiyle..
Kendimi aradım hep bugüne dek..
ama bulamadım...
Ya şeytanın öfkesiydi beni yoldan çıkaran
ya da iyi niyetimin işgüzarlığı..
Ne nedir?
Ne ne değildir?
Ne sorular bana acıdı ne de ben onlara yalvardım..
Ne acılarım tükendi
ne de beklenen güne değdi..
Çektiğim hasretin sonrasında..
Madde mi ağırdı yoksa
manalar mıydı beni yok eden yavaş yavaş..
Bilmiyorum ama ;
damarlarımdan sızan sıvı kadar yüzeysel,
yaklaşıp dinlediğinde
içinden çıkamayacağın kadar derin,
dokunup kendine çekebileceğin kadar içten,
ama eğer oynarsan ;
yanabileceğin kadar ateşli bir yangındı bu bendeki !
Anladım ki..
Şimdi perdeyi açma vaktiydi !
Oyun bitmiş, oyuncular dağılmış,
iyi bir gösteriydi,
gururla sunulan,
ayakta alkışlanan..
Kısılmış gözlerin yüzüme sıçrayan
aptalca sorgulamasıydı maskemi düşüren..
Sempatik tebessümler değildi artık bana yansıyan..
Sen oldun bana unutulmuşluğu tattıran..
Hiç bir zaman unutamadığım.
aylardır içimi kemiren..
Geçmişe fırlatıp attığım,
bir kalemde sildiğim kara günlerdi
seni bana unutturacak olan..!!!
*bahar*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder