22 Mart 2007 Perşembe

Kırıldım



Kırılmak, parçalanmak......
nasıl da acıtır , kanatır insanı değil mi?
hele ki bu kırgınlığı en çok sewdiğinize,
en çok güwendiğinize karşı hissettiniz mi...
bir daha toparlayamassınız yüreğinizi...

kırıldım, paramparça oldum derken
hangimiz anlatabilir ki hissedebildiklerini..?
bedenen pek ifade edemeyiz dışarıya karşı belki kendimizi,
biraz bitkin, biraz yorgun görürler sadece dıştan bizi..

peki ya ruhumuz?
asıl dağılan, paramparça olan yerimiz
ruhumuz ve yüreğimiz değil midir oysa ki?

görmek ister misin paramparça olmuş ruhumu?

ama;
yüreğimi göremeyen sen,
ruhumu hiç göremessin ki..!!!!!

*bahar*

Yokluğunda..



yokluğunda,
güneşim bile terketti beni
her günüm zifir karanlık..
hasret kaldım akşam güneşinin kızıllığına..
ne çok isterdim oysa,
o kır kahvesinde bir akşamüstü
bir bardak demli çayı bölüşmeyi bir dostla..
ya da sahilde taş sektirmeyi, gün doğumunda
martılar yıkanırken kumsalda..

bir dostum bile yok artık
o da terketti beni sen gibi,
senli hayallerim gibi,
martılar, iyot kokusu ve kumsallar gibi..
sanki koca bir dalga vurdu da göğsümün kıyısına
aldı götürdü hepsini, herkesi...

*bahar*

*** Bu şiirimde kullandığım resim, Fransız bir sanatçı arkadaşımın benim için yaptığı bir resimdir..
resmin telif hakkı olduğu için izinsiz kullanılmaması konusunda uyarmak isterim.. ***

"Sen"li Rüyâlarım...



Bunca yıldır "Gitme" deyişlerimi,
"Gel" deyişlerimi duyup
geldin demek sonunda..

İlahımmm,
parmakların dolaştı saçlarımda,
ve gözbebeklerinde gördüm nihayet
mutluluk gözyaşlarımın yansımasını..

Ellerini tutabilmek,
dizlerinde yatabilmek,
seninle karşılıklı oturup konuşarak
bunca yılın hasretini giderebilmek..
çok güzel...
ama bir o kadar da zormuş sewdiğim..

Sana dokunmaya,
sana bakmaya kıyamıyorum..
gözlerimi kapadığımda
birden bire kayboluverirsin diye
uyumak bile istemiyorum..

Bildiğim tek bir şey var
ben
"senli rüyâlarımı"
çok..,,
ama çookk sewiyorum.....
çünkü ,
sadece rüyâlarda da olsa
seninle oluyorum..!!

*bahar*

16 Mart 2007 Cuma

Gitme..!!




Gözlerime gözbebeklerin çakılı
ve bir mıh gibi elinin teri,
avuç içlerimde..
hüzün kuşları dönüyor başımızın üzerinde
duyuyor musun çığlıklarını ?
dinle bak ne diyorlar :
"Gitme..!!"


*bahar*

10 Mart 2007 Cumartesi

Düş Ağrısı


Düş Ağrısı...
Brandon' ı düşlediğim her an
yüreğime saplanan acının adı düş ağrısı..
Photomanipulation

All Too Soon


Öyle erken ayrıldın ki aramızdan ilahım..
Photomanipulation

My Lord_ Kalbimin Efendisi



Kalbimin Tek Sahibi..
Photomanipulation

Eric Draven Portrait II





Eric Draven portrelerine dewam.. :=)


Eric Draven Portrait II ==>> Crow Face

It Can't Rain All The Times..




It Can't RaAll The Times..!!

Eric Draven Portre

*The Crow *


6 Mart 2007 Salı

Eric Draven Portrait


Brandon Lee'nin
The Crow filminde ölümsüzleştirdiği karakter
Eric Draven'ın portresi..

Brandon Lee and Stars



Brandon Lee ve yıldızlar..


Yıldızların arasındaki tek yıldızım..

ilahımmm...

Tamamen can sıkıntısından bir anda yapılmış bir çalışma..

Sanatsal bir çaba yok yani yanlış anlaşılmasın.. :=)


Güle Güle Genç Yıldız..

Yolun Açık Olsun..!!!


**Forever Brandon Lee....**

4 Mart 2007 Pazar

Sen Gittin Gideli Ben Yavaş Yavaş Deliriyorum..



İstanbul ,
senin bıraktığın İstanbul değil artık bende..
sahiller ıssız,
taş plaklar kırık..
gramofonlar bozuk..
vapur düdükleri bile ısıtmıyo sabahımı artık..
Adalarıysa hiç sorma;
gitmiyorum sen gittin gideli
değil gitmek,
uzaktan bakmak bile acıtıyor içimi
Çiçek Pasajındaki Madam Anahit anlamış halimi,
akordeonundan çıkardığı nâmeler bile
bir başka dertli,
bir başka ayrılık yüklü sanki..
son yudumumu bile içmeden
bırakıp kaçıyorum masadan inanki..
midye tava, kokoreç ve birayıysa hiç sorma
ağzıma bile sürmedim gittiğinden beri... sensiz tadı olmaz ki...

Bütün gün evde oturuyorum
cam kenarında..
elimde bir bardak kırmızı şarap
senin sewdiğin müzikleri dinliyor,
saçımı beğendiğin gibi topluyor,
sewdiğin kıyafetleri giyiyorum..
kâh şiir yazıyor,
kâh resim yapıyor,
arada sırada da
gözümü yola dikip
belki gelirsin diye bakınıyorum..



Sanırım,
sen gittin gideli
ben
yavaş yavaş
deliriyorum...

*bahar*

2 Mart 2007 Cuma

Ruhun Bile Duymadı..Ne Tuhaf..!!


günlerdir yoktun,
ne aklımda, ne fikrimde,
ne de düşlerimde..
zar zor uyuyabildiğim zamanlardaki
o kısacık rüyalarıma bile girmiyordun epeydir..

nasıl gelecektin ki zaten aklıma
bi düşünsene
değil sana selam vermeyi,
adını ağzıma almaya bile
ambargo koymuştum neredeyse..

ama nasıl olduysa,
bi an unutup
yasağı deldim dün gece..
resimlerine baktım önce uzuuun uzunnn..
ilk anda bir ürperti sardı her yanımı..
ellerini tutabilmeyi,
gözlerine bakabilmeyi,
dudaklarına dokunabilmeyi arzuladım o an
çaresizce..

sonra yazdıklarını açtım okudum
içime sindire sindire..
ilk günlerin heyecanı kapladı yüreğimi
delice bir özlemle..

sensizliğin getirdiği
o amansız hasret ateşinin alazı
yalayıp geçerken yüreğimi,
yeniden kavurup kül ediverdi
yangın yerine dönmüş kalbimi..

nasıl oldu da böyle olduk?
nasıl oldu da o ateşli günleri
bir anda ardımızda bırakıp
kutuplara savrulduk?

anlayamıyorum..
aklım mantığım almıyor..
"bir ömür beraberiz" derken
"sensiz nefes bile alamam" derken
"senden başkasıyla olamam" derkenn....

derken...
"bir ömür boyu" denilenin
kaç gün olduğunu anlayamadan
soktuk araya ayrılığı..

nefesimsin, soluğumsun,
sensiz yaşayamam derken
suni teneffüse bile izin vermeden
koparıverdik hayatla bağı..

ve asla başkası olamaz derken;
ahhhhhhhhhhhhhhh..............
kim bilir kimlere dokundu o ellerin
kim bilir kimlere aynı sözleri verdi
o tatlı bir zehirle kaplı dilin..

ne tuhaftır ki
tüm bunlar yaklaşık olarak
üç yada beş saniyede geldi geçti aklımdan..
bunca senenin sonunda;
tüm anılarım,
ve senli düşüncelerim,
bu kadar kısa bir zamanda,
önce hasret ve aşk;
sonra nefret ve acıyla harmanlanıp
gözyaşı olarak düştü yanağıma..

seninse ruhun bile duymadı olanları..
ne deldiğim yasağı,
ne akıttığım gözyaşını..
ne de;
içimde sana ait ne varsa
dün gece hepsini kaldırıp
çöpe attığımı..!!

*bahar*

26 Şubat 2007 Pazartesi

Disconsolate



Sekiz Sütuna Manşet...



Hiç bir baskıya girmemiş,
girmeyecek,
başı mâlum ama,
sonu belli olmayan romanımın
tam orta sayfasındaki kahramanıydın sen..

Her adımda

biraz daha eksilerek,
ve eskiterek yürüdüğüm

soğuk ve karanlık kaldırımlarda
gizli bir feryatla adını haykırarak
günlerce, gecelerce sana ağladım..
duymadın..
duymak istemedin...
sayfalar dolusu "sana" yazdım
"seni" yazdım
okumadın..
okuduysanda, anla(ya)madın..

Yoruldum...
tükendim..
kafam bozuk,
kalbim iflas etti,
gözlerimse yaş akıtıyor durmadan..
Kısacası "tamire" ihtiyacım var..
ama yoksun..
hiç olmadın ki zaten..
ben var ettim seni kafamda..
dedim ya,
roman kahramanımdın sen benim..
mutlu sonla biten aşk romanları düşlemiştim hep
oysa daha romanın ilk sayfasında
ne senaryo kaldı, ne de kahramanım
bir başıma kaldım sayfaların arasında...

Her ne kadar,
senin gözünde beş para etmesede,
ben genede,
aşkınla kavrulmuş yüreğimi
yoluna bırakıyor,
ve
gidiyorum...
umurunda olmayacağını bile bile,
hatta yokluğumu dahi farketmeyeceğini bilerek,
dün seni düşünerek ağladığım kaldırımlardan
bugün sensizliğe doğru,
yani "ölüme" yürüyorum...

Gör bak,
yarın sabah,
tüm gazetelerin baskılarında
sekiz sütuna manşet,
ilk sayfada "ben" çıkıyorum...

*bahar*

24 Şubat 2007 Cumartesi

Blue Wall




Haramiler'in Mavi Duvar şarkısını dinliyorum saatlerdir..
öyle bir takılmışım ki şarkıya... sonuçta bu resim çıktı...

duvarları maviye boyadım
maviyi çok seversin..
penceremde menekşeler dizili
sularken şarkı söylersin..
gramafonda eski alaturka
hoşuna gider, bilirim..

o yaz evinin içinde, denize nazır
sabaha kadar bekledim seni
birden dalgalar dedi ki:
gelmeyeceksin..
dalgalar dedi ki:
gelmeyeceksin......

birden çıktım virâneden,
koşa koşa indim kumsala..
acı acı sövdüm sonra,
yüzümü kırbaçlayan rüzgâra...

Brandon Lee Smile



Photoshop / Photomanipulation

AdıNdAKi HeR BiR HARfe TApARKeN.....




Düğümleniyor boğazıma hayKırmak istediKlerim...

adındaKi her bir harfe taparKen,

çıKarıp atıyorum alfabemden,

daha fazla Kanamamak için..

Soranlara "unuttum" diyorum,

"bitti" diyorum,

nefretimi bile anlatıyorum hatta..

ama dil söylese de

Kalp Kabul etmiyor.

seni unutamıyorum....

ArtıK,

çatlamış dudaKlarımdan sızan

Kanların tadı var ağzımda

ve dilimde acı bi hasret türKüsü...

terKedeli çoK oldu güneşi..

yağmur bulutlarıdır saran göğümü..

Çağlayan sular çoKtan duruldu içimde,

güllerse Kurudular göz yaşlarımın tuzundan..

AşK bitti...

Karardı dizelerim..

Kelimeler sustular çoktan..

Kırıldı Kalemim..!!

*bahar*

22 Şubat 2007 Perşembe

Sen...Uyanıkken Gördüğüm Rüyâm...





Bir zamanlar sendin benim ada'm,

Sığındığım, o fırtınalı kaçışlardan..

Umudum, ekmeğim, çayım, sigaram

Aldığım nefestin sen,

Uyanıkken gördüğüm rüyâm..

Kırık yelkenlerimle sığınmıştım kıyılarına

Bir dost el bulmak umuduyla..

Uzattığım elim hep boşlukta kaldı,

Ne ben kıyına çıkabildim

Ne de kıyı beni çağırdı...




*bahar*

21 Şubat 2007 Çarşamba

Kaybedilmiş Aklın İtirafları !


Ne alışkanlıktı beni senden koparamayan
ne de bebeksi masum yüzündeki tebessümündü
bana yansıyan..
Bir yol bile yoktu önümde,
hani, çizdim, yürüyorum diyebileceğim..
Hep yokuşlar, bayır yukarı,
hep zorlardı karşıma çıkan..
Engellerdi hep belimi büken,
başımı eğen senelerce..
Işığımı güneşe tercih ettikten sonra değiştim.!
Görebildiğim kadar özgürüm,
yaşayabildiğim kadar çılgın..
Hissedebildiğim sürece sıcak,
uzaklaştığın zamanlarsa soğuk..
Ellerimin uzandığında dokunabileceğim ama ;
gözlerimi sökercesine yorduğum halde
göremeyeceğim kadar uzaktasın bana..
Ne zaman, ne mesafe
ne de eksik bir heyecan yoktu aramızda..
Çarpıtılmışlık hat safhada,
cehaletse senin çok yakınlarında kol geziyordu..İçinde parlayıp dışına sıçrayan ateşine aldırmadan..
Ne bıkmıştım senden ne de bağlanmış,
ne aşktı bu ne de sevgi..
ne nefretti ne de intikam hırsı..
ne durgunluktu ne de sıradanlık içimdeki..
Bastırılamamış duygulardı
birdenbire filizlenip boy veren..
Verdiğin acılarla sulayıp
senin yanında çektiğim hasretinle büyüttüğüm..
Her zaman görüp yaşadığım sahnelerdi bunlar.
Ben hep aynı,
yalnızca karşımdakilerdi değişen zamanla..
Hata benim miydi?
Yoksa onların mı?
Ben mi kendimi tanımıyordum
yoksa onlar mıydı beni tanımayan?
Tercihler miydi yoksa hataların başlangıç noktası?
Yoksa acımasız bir oyun muydu çaresizliğimin ortasında
beni tekrar tekrar yıkan, mahveden..
Her gün uçup giden takvim yapraklarımıydı acaba
bana hep kaybettiren..
Düşünsem ne değişiyor ki?
Sorular peş peşe,
acılar ardı ardına
çıkmaz sokaklar gibi kesti hep yolumu..
Aradıklarımsa hep uzaktı bana..
Mesafesiz adımların sonunda çıkacak belki derdim karşıma..
Hep bu umutla büyüttüm içimdeki beni.
Fakat artık mümkünü kalmadı,
umutlar yetmiyor çünkü.
Yaşanmıyor böyle maskeli bir kimlikle..
gölgelenmiş bir geçmişin perdesiyle..
Kendimi aradım hep bugüne dek..
ama bulamadım...
Ya şeytanın öfkesiydi beni yoldan çıkaran
ya da iyi niyetimin işgüzarlığı..
Ne nedir?
Ne ne değildir?
Ne sorular bana acıdı ne de ben onlara yalvardım..
Ne acılarım tükendi
ne de beklenen güne değdi..
Çektiğim hasretin sonrasında..
Madde mi ağırdı yoksa
manalar mıydı beni yok eden yavaş yavaş..
Bilmiyorum ama ;
damarlarımdan sızan sıvı kadar yüzeysel,
yaklaşıp dinlediğinde
içinden çıkamayacağın kadar derin,
dokunup kendine çekebileceğin kadar içten,
ama eğer oynarsan ;
yanabileceğin kadar ateşli bir yangındı bu bendeki !
Anladım ki..
Şimdi perdeyi açma vaktiydi !
Oyun bitmiş, oyuncular dağılmış,
iyi bir gösteriydi,
gururla sunulan,
ayakta alkışlanan..
Kısılmış gözlerin yüzüme sıçrayan
aptalca sorgulamasıydı maskemi düşüren..
Sempatik tebessümler değildi artık bana yansıyan..
Sen oldun bana unutulmuşluğu tattıran..
Hiç bir zaman unutamadığım.
aylardır içimi kemiren..
Geçmişe fırlatıp attığım,
bir kalemde sildiğim kara günlerdi
seni bana unutturacak olan..!!!
*bahar*

Mâzim


Çocukluğumun geçtiği o mahalleye
İçinde ilk çığlığımı attığım evimize
Kucak açtım geçenlerde
Yavrusunu tanımayan bir hayvan gibi bakıyordu
Doğup büyüdüğüm ev yüzüme
İki damla yaş döküldü gözlerimden
Ve iri bir gülücük belirdi yüzümde..
Yanaklarım mahallenin yokuşunu andırıyordu
O iki damla yaş süzüldüğünde..
Arkadaşlarımın hayâli canlandı gözümde birden
Yine oyunlar oynuyorduk sanki
Küçücük, dost elleri ellerimde...

Geçenlerde bir telgraf geçti elime
Yabancı biri yollamış
Yıkmışlar;
Koca bir apartman yapacaklarmış
Mâzimin enkazı üzerine !.......

*bahar*

Küçük Bir Tekneydim Ben





küçük bir tekneydim ben
sakin bir liman bulduğumu sanmıştım bir zamanlar
demir atıp yanaşmıştım kıyıcığına
ama ummadığım anda başladı fırtına boran
oysa daha yeni çıkmıştım amansız bir fırtınadan
gövdem hasarlı, yelkenim yırtık
açılamazdım ki yeniden enginlere
azcık daha dinleneyim kıyıcığında dedim
sakla beni sinende
hem sen değil miydin beni rotamdan döndürüp
kucaklamak isteyen göğsünde
olmaz dedi, daha da şiddetlendirdi rüzgarı
anladım ki alabora olacak tekne
istemeden de olsa çözdüm halatları
o kıyı senin bu kıyı benim gezecek hal yoktu ki artık bende
bıraktım gövdemi rüzgâra
açıldım yeniden enginlere
yavaş yavaş batışımı kimsecikler göremesin diye..

*bahar*

Dikkatsiz Bir Kaptan Gibiyim...


İçim dopdolu yine bu gece
gözlerim direniyor dolmamak için
sebebi yok, nedeni yok, öylesine işte..
sebepsiz ağlamak, sebepsiz susmak;
dalıp gitmek ya da uzak mesafelerin
uçsuz bucaksız noktalarına doğru yol alıp
sonsuzluğunda kaybolmak istiyorum...

şöyle bi bakıyorum, düşünüyorum da;
ne acılar yaşandı bitti bu "boş" sahnede
ne oyunlar oynandı,

ne maskelerle boyandı sahte ilişkiler...
arayışların, çarelerin kısırlaştığı
afaroz olmuş duyguların birikiminde
gülüp oynandı hep..
aynı senaryo, aynı karakterler
neler geldi geçti bu "boş" sahneden
boş ölü bakışlı başrol oyuncularıyla..

dolmak, taşmak, coşmak istiyorum artık sevgiyle
hep sararmış yapraklarla dolan sayfalarıma
bahar gelsin artık..!
kara, acı, tesellisi boş kayıplara koşup
bir "güvercinimi" daha uçurmak istemiyorum..

okyanuslarım kudurmuş
gökyüzüm şimşeklerle, fırtınalarla boğulmuş halde
iş işten geçtikten sonra gemisini kurtarmaya çalışan
dikkatsiz bir kaptan gibiyim
pozitif düşüncelerimin sıcaklığını alıp
yerine buzdan soğuk duygular koyup
sönük bir kalp bıraktılar hep bende

sanırım gene dümeni fırtınanın kalbine kırıp
gemimle beraber boğulmak düşüyor bu aşkta da bana...


*bahar*

Noktalarım Bile Olmadı Benim...


Gökkuşağındaki renklere koş,
sen yaklaştıkça uzaklaşacaklar..
Sen yorulacaksın, ama hırsın var
ve bitmek bilmez bir inadın, değil mi?
Koş durmadan, hırsına ve inadına yenik düşerek...

İsabetsizlikte rakibim olmadı hiç
tıpkı ıstakanın emrini beklerkenki bilardo topları gibi
beceriksizliğimle halledemediğim bir oyun sanki bu da
"öylesine" deyip geçtiğim.

önemli olan sadece nefes alıp vermek midir
yaşadığını ispatlamak için ?
Sorular ve yanıtlar..
Oysa benim böyle bir zıtlığım
hattâ aynı zamanda birbirine bağlı bulunduğum
noktalarım bile olmadı..

Başarıların ve mutlu aşkların uzak seyircisi,
hayalcisi oldum uzaktan uzağa..
"Ben olsaydım" deyip geçtiğim gurur tablolarından
çok büyük farkım olmadığını bilmeden...

*bahar*

Ben İstemez Miydim ?


Ben istemez miydim,
mutluluktan, şen kahkahalardan bahsetmeyi ?
istemez miydim
parklarda çocuklarla çılgınca eğlenmeyi ?
Ben istemez miydim, ufacık bir kedinin
ya da sarı saçlı bir bebeğin başını
melodilerle okşamayı ?
istemez miydim
herşeyi gök kuşağının renkleriyle boyamayı ?
Ben istemez miydim
Sonu mutlu biten aşk hikayeleri anlatmayı
istemez miydim
neşe dolu, umut dolu, sewgi dolu yazılar yazmayı
Ben istemez miydim
bir varmış, bir yokmuşların sonunda
"Onlar ermiş muradına" diyebilmeyi...

Ama,
olmuyor be kardeşim
Olmuyor...
Dünyada bunca kepazelik varken
Kalemimden bal değil
Göz yaşı damlıyor ..!!

*bahar*

Hatıralar Bırakmaz Peşini





Kaybolursun karanlıklarda
çıkmazlarda çıkış yolu ararsın
beynin durur,
bir çare bulamazsın..
imkânsızlıklar içinde avutursun kendini
hatıralar hiç bırakmaz peşini..
karışır gözyaşların bahar yağmurlarına
"durun, siz de terketmeyin" diyemezsin..

Geçmişin manzaraları çıkıverince birden karşına
ne yapacağını bilemezsin..
ne yaparsan yap
seni dinleyecek bir tek kişi kalmamıştır..!!
Boş, bomboş bir sessizlik ve sen..
Ne O'na ne de bir başkasına gidemezsin..
Pişmanlıklar faydasız,
özürler gecikmiş
Ne sevgi ne de nefret...
Çalan telefonun bir daha hiç
açılmamak üzere kapanmış,
ve, çaresizlik beynini yiyip bitirmiştir...

*bahar*

Anlatsam, Siz Anlar Mısınız Beni


Döksem içimi anlar mısınız?
görür müsünüz bitmez tükenmez yangınımın
kara dumanlarını ?
Bıçakla deşsem şu yüreğimi
görürmüsünüz damla olup akmış
bitik - yitik sevdâlarımı ?
ihanetten buza kesmiş kanım
fışkırırken damarlarımdan acımla
hissedebilir misiniz ölümün soğukluğunu
doğmamış bedenimde ?

Kara kaplı defter açtı yine sayfalarını yüzüme..
huzursuz ama sakin..
çılgın ama hareketsiz..
çekingen ama cesur..
istemsiz atılmış bir çığlık boş sokaklarda..
ya da sahte bir kahkaha yüzümde..
boyalı bir maskenin sunduğu
çirkin, alaylı bir ifade karşımda..

Bu benim oyunum, benim sahnem;
işlemeli örtülerin sakladığı köhne bir koltuk,
duvarda içi boş bir şarap şişesinin gölgesi,
gösterişli kalabalığınsa riyakâr boşluğu var içimde..!!

Kadehler ne anlar ki .. ?
Anlatsam,
siz anlar mısınız beni ???

*bahar*

Gelmedin..Ne'de İyi Ettin...


bi dargın bi barışık, parçalı bulutlu bi aşktı bizimkisi.
taa ki ihanetinin hançeri
bağrıma kor gibi saplanana kadar..

çeyrek porsiyon kalmış sewgimiz de bitti, yitti gitti
hiç kalmamış olan sana güvenim ve inancımla beraber..
hoş, sende sewgi varmıydı, ona bile emin değilim ya..

sonra yeniden başlayalım, tekrardan deneyelim dedin.
araya onca zaman girmiş,
köprülerin altından onca sular akmıştı oysa ki..
aynı suda iki kere yıkanılır mı a kalbim..

gelicem dedin..
şu gün sana gelicem
ve ne şüphe kalacak içinde ne de öfke geliyorum bekle dedin
tamam, gel dedim tüm iyi niyetimle.
sözüm ona sen kendini affettirecektin bana, dilediğin tüm özürleri kabul edilir kılacaktın
bundan sonra hiç ayrılmayacağız, aksine herşey çok daha iyi olacak,
ilk günlerimizdeki gibi dediğinde
inanacak gibi olmuştum halbuki
sanki o ilk aşk günlerinin kıpırtısını bile hissetmiştim
bi ara ölmüş kalbimde.

gelmedin..
hatta gelmeyi bırak aramadın bile..
salak kafam
nasıl da ihtimal verdim ki zaten
gelip kendini affettireceğine
herşeyin ilk aşk günlerindeki gibi olacağına
gelecekte bizi mutlu günlerin beklediğine ve tüm acıları bir kalemde silebileceğime
nasıl da inanabilirdim ki zaten..

aslında gelsen de,
sana kapılarımı ardına kadar açabilir miydim gene
bilemiyorum
seninleyken yaşadığım acıları yeni yeni küllendirmeyi başarmışken içimde
aynı ateşi tekrar alevlendirecek güç yok ki artık bende
onca yalana, ihanete, hakarete
ve görmezden gelinmeye, yok sayılmaya
bir hiçmişim gibi davranmana katlanabilirmiydim yeniden
bilemiyorum

belkide iyi oldu gelmediğin
şu an içimde sadece gelicem diyipte gelmeyişinin,
kandırılmışlığın vermiş olduğu bi kırgınlık var
oysa gelseydin
ve
sana yeniden kansaydım
eminim ki şu an olmasa bile
çok ama çok kısa bir süre sonra
gene aldatılmışlığın, ihanetin, oynanmışlığın
ve unutulmuşluğun ateşiyle
kavruluyor olacaktı şu yaralı kalbim..

gelmedin..
ne de iyi ettin ...

*bahar*

Takvimleri Bağladım Gözlerime Yokluğunda...




takvimleri bağladım gözlerime yokluğunda
kanadılar...
hasreti avuç avuç aldım ellerime
yandılar...
yıldızları sırdaş edindim yalnız gecelerime
sensizliği anlattım,
ağladılar...

gelsen artık diyorum herşeyim
dönsen de bitse bu yalnızlık
bebekler hayta hayta yürümeden
dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
denizler susuzluktan kavrulup
yıldızlar rüzgârlarla savrulmadan...
ıhlamurlar çiçek açmadan
dönsen..
en çok kanayan yerime elini koysan
gözlerimdeki yaşları kurutsan
dudaklarımdaki hasret çığlığını
dudaklarında boğsan....

*bahar*

Kayboldum Sensizliğin Karanlığında....


Yokluğunla sawaşmanın,
anılarınla boğuşmanın ne demek olduğunu
benden iyi kimse bilemez..
inemiyorum artık o çok sewdiğim sahile,
martılar, dalgalar ,iyot kokusu,
yosunlar ve kargalar,
öksüz kaldılar sen gittin gideli..
varmıyo ayaklarım o çaybahçesinede gitmeye..
ki, bilirsin,
ne çok sewerdim sahili
senle bi başka güzeldi
senle anlamlıydı..
içtiğim çay bile sanki daha tatlıydı..

Yoksun..
yokum..
bittim..
tükendim..
kayboldum sensizliğin karanlığında....
hadi gel
bul beni......

*bahar*

Mış'lı Geçmiş Zamanlar..


Soğuk bir gece yarısındayım sokaklarda..
ben üşümüşüm..duygularım üşümüş..
yürürken kaldırımları acımasızca kıran benmişim..
gece bekçisi çıkmış karşıma
geçmişim soluk sokak lambalarının aydınlatamadığı dar sokaklardan..
herkes uykuda günün yorgunluğuyla
ben uyumamışım yine
karanlık gecelerin yalnız kurdu olmuşum yıllardır
şaşır mışım sonra ;
Yıllar mı ??
ve ben yıkılmamışım o yıllar boyunca
yollar ağlamış, lambalar sönmüş,
perdeler sökülmüş, camlar kırılmış ben ağlamamışım..
bir bebek mişim..ama istenmemişim
o zaman başlamış masalım..
gülmek kaderin, ağlamak gerçeğin temasıymış
kader beni sewmemiş yıllarca bense onu aramışım
hesabım varmış görülecek..
ben ağlamışım o gülmüş
ben gerçeklere dökmüşüm göz yaşlarımı
oysa hep kaderin çizgisine saçmış minik gamzelerini..
gündüzleri sevmemişim hiç
geceler tek dostummuş
ya da yalan gölgelermiş gördüklerim
ışıktan kaçmışım, gecelerin gerçeğiymiş çünkü
riya ve güven, dürüstlük ve yalan,
dostluk ve bencillik, umut ve gerçek,
paylaşmak ve kullanılmak, sadakat ve aldatma
bağdaşmamış yıllarca...
ben kaybetmişim, onlar kazanmış!!
benim gözlerim kurumuş, onlarınsa yürekleri..
ben soyunmuşum maviliklere onlar seyretmiş
ben dalmış gitmişim uzak seferlere,
onlar yerinde saymış..
yenilenmişim sürekli yerimde durmamışım
zamanla yarışmışım hep..
onlarsa aynı çemberin dışına çıkamamış..
görmüşüm ki artık, ben kazanmışım..
ama yetmemiş..
gene ağlamışım...

*bahar*

19 Şubat 2007 Pazartesi

Sahilde...


Bir düş âlemine daldım dün gece
hayâlimde sen ve ben el ele
koşuyorduk uçsuz bucaksız
sıcak ve ıssız sahilde...

Sen tüm ihtişâmın ve en başdöndürücü halinle
bense çekingenliğim ve ürpertilerimle
ellerim ellerinde, gözlerin gözlerimde
sonsuz dalgaların feryâdını dinliyorduk sahilde...

Bir ara kumlara uzandık beraberce
Anlamsız bir kaç söz ve ışıldayan gözlerimizde
Dünyanın tüm sevgileri toplanmıştı o an sahilde...
Hiç bitmesin istiyordum bu "olmayan" gece,
Ben hep senin yanında, sense düşlerimde
Koca deniz bir kum tanesi
Kumsal okyanuslar kadar büyüktü gözümüzde..

Ve bir masal yazıldı o gece ikimiz için;
"OLMAYANLAR" diye...

*bahar*

Utanç Çığlığınız Mı ?





Şaşıyorum hâlinize;

Kol gezerken bunca iğrençlik,

Gözlerinizi gerçeklere kapatıyorsunuz sımsıkı.

Ve hapsedip tüm enerjinizi sahteliklere,

Ağlıyorsunuz nehirler boyu..

Çok merak ediyorum;

Acep göz yaşlarınız

Utanç çığlığınız mı..??


*bahar*

Gülmelisin...


Ağlamak yok sewgilim..
Ne bugünde ne yarında..
Bilirsin çare değildir..
Ağlamak yokk..!!
Hep gülmeli gözlerin;
Bugünün direnci, yarının güzelliğiyle
Gülmeli hep..
Ve, apaydınlık yüreğin sabretmeli..
Daim yukarda olmalı lekesiz alnın..
Sevdâmızın ürünü umut sarmalı seni..
Bir resmini gönder bana
Sabır, umut, direnç yüklü bir resim..
Yarının güzelliğiyle gülen
Gözlerini görmek istiyorum..!!
*bahar*

Sensizliğin Anlamı Yok, Adı Yok, Sıfatı Yok..!


Soğuk bir gece yarısı
Saatler durmadan geçiyor
Gecenin içine bin karanlık, bin acı katarak...
Yine sensiz, yine yalnız
Sürgünlerde yine bu garip yüreğim.
Bir türlü uyku tutmuyor...
Yalnızlığımı paylaşanlar ;
Dolup taşmış sen yüklü bir küllük,
Bir kağıt ve bir kalemden ibaret...
Hep seni düşünüyor çözüm arıyorum ben
Fakat ne yazık ki boşa
Sensizliğin anlamı yok..!
Adı yok..!
Sıfatı yok..!
Bir tek tebessüm bile teselli olacakken
Bu soğukluğun amacı ne ?
Canımı alsaydın da sana böyle muhtaç olmasaydım
Sevgine, şefkatine..
Unut diyorlar bana
Unutmak kolay mı ?
Tenine hasret, sesine hasret, kokuna hasret...
Sana hasret yaşamak kolay mı ???
*bahar*

Girdap ve Fırtına

milyarlarca insan içinde bir ben
ve gökteki milyarlarca yıldız içinde bir yıldız
o ve ben
ikimizde yapayalnızız...
bazen bir boşluk oluyor içimde
bir girdabın soğuk kollarında buluyorum kendimi
döne döne yok oluyorum
ve çaresizlik dönemecinde boğuluyorum..
bazı sabahlar kuşların ötüşü bile
korkunç bir çığlığı andırıyor beynime
düşüncelerim düşün selimden çıkıyor
ve boğuyor beni kendi düşlerimin içinde
öyle yalnız ve çaresiz hissediyorum ki bazen kendimi
kimsesiz ve bir başıma
sewmelerde vurgun yemiş yüreğim
sewilmeye ise sanki asırlardır hasretim
şimdilerde
kahır yüklü bir limanda
sessiz sessiz ağlayan bir gemi gibiyim
fırtınasahip çık bana
ayaklarımı savur, yolumu yitir
bir kaç düş saklı kalsın sadece sunağında
kalbim artık dupduru
kuru çakıl yataklarında...
*bahar*

Sebebim Senden Yoksunluk...





Bu akşam yine yalnızım..

İçime senmişsin gibi çekip

hapsetmeye çalıştığım

sigaramın dumanıyla sarhoş olmak istiyorum..

Kafam yine örümcek ağı..

Boşverdim işi, uykuyu, hayatı...

Gece yarısını çoktan geçti ama

gözümde bir damla uyku yok yine..

Bu akşam yine yalnızım..

Geceler gibi karanlık ruhumu

artık aydınlatmam lazım ..

Bu akşam yine yalnızım..

Uykular haram yine ,

odam yine soğuk

Çünkü sebebim senden yoksunluk...


*bahar*

Geçmişimi Yaktım Dün Gece


Ondördüncü yaşın anılarıydı hepsi;
Havalarda uçuşan kâğıt uçaklar,
Kırmızı bir bereyle eski bir atkı,
Eski bir defter arasında unutulmuş kuru bir çiçek,
Kızıp da kopardığım yarım bir ayakkabı bağı
Ve, saçını en son ne zaman taradığımı bile hatırlayamadığım
Tek bacağı kopmuş bir taş bebek...
Sıkışıp kalmışlar hepsi küçücük bir sepette..
Yaktım onları !
Yaktım geçmişimi dün gece!
Bütün bebeksiz, beresiz
Uçaksız ve çiçeksiz çocuklar
Benim anılarımın külleriyle
Benim kadar mutlu olsunlar diye !...

*bahar*

Aşk Ve Nefret


Yine iki damla yaş süzülüyor gözlerimden
Dışarıda sağanak bir yağmur
Sokaklar sensiz,
Sessiz ve ıslak...
Yağmur tanecikleri cama vuruyor...
Mektupların var şu an elimde,
Okuyor, dalıyorum hayâllere, mâzimize..
O güzel anılar canlanıyor bir bir gözümde..
Unutamıyorum seni bir türlü,
Gömemiyorum geçmişin hayaletlerinin yanına..
Silemiyorum beynimden, kalbimden..
Ahhhh.. unutamıyorum seni sewdiğim,
Ne kadar nefret etsem de,
Söküp atamıyorum içimden...
Çünkü hâlâ sewiyorum seni;
Kutsal bir varlığa taparcasına,
Bir bebeği koklarcasına...
Sewiyorum işte,...
Özgürlüğü sewdiğim gibi..
Nasıl anlatsam sana bilmem ki..!!
Ağacın yeşilini,
Gülün kırmızısını,
Denizin mavisini,
Bulutun beyazını sewermiş gibi...
Bir zamanlar tüm dünyaya haykırdığım gibi,
Hâlâ yalnız seni sewdiğimi haykırıyorum şu an
Yağan yağmura, ıslak yollara,
Kuru dallara, sokak lâmbasının ölgün ışığına
Elimdeki mektuplarına, senle dolup taşan kül tablama....
Ve sewdiğim kadar da nefret ediyorum senden...!!!
Baktıkça yüreğimdeki kanayan yaralarıma...!!!!!!!
*bahar*

Sizce Ben Katil Miyim ??!!..


kendi ellerimle büyüttüğüm bir bebeğin
katiliymişim gibi hissediyorum şu an
koskoca bir yaşanmışlığı diri diri gömüp gittim..
ardıma dahi bakmadan..
yaşanmışlık diyorum da
gerçi"yaşanamamışlık" demek
daha yerinde olurdu sanırım
şöyle böyle bi 2 sene
ilişki demeye bin şahit ister tabi o ayrı mesele..
ilk üç haftayı saymazsak
yani, canım - cicim günlerini;
tek güzel söz yok
ne bir iltifat
ne bir hoşgörü
özel günler asla hatırlanmaz zaten
ne doğum günü, ne sewgililer günü ne yılbaşı
hadi onları geçtik, gavur icadı dedi yırttı..
ne kandil ne de bayram"kutlu olsun" bile demez..
değil tek bir çiçekbahçeden ot yolup vermez..
saygı-sadakat desenyerlerde sürünüyo..
suratı hep mahkeme duvarı
bir kerecik yüzüme gülmez..
cep telefonu ya hep arızalıdır,
ya da kapsama alanı dışında..
ihanetin, yalanınsa bini bi para..
tek taraflı..
hani şu çalışmayınca
yokuş aşağı vurdurulan arabalar gibi,
iteleye kakalaya yürütmeye çalışılan
başlayış ve bitişlerle dolu
ihanetler ve hakaretlerle örgülü
görmezden gelinmeler
aranıp sorulmamalar
"ölsen" umurunda olmamalarla dolu
"pembe dizi" tadında
acı dolu 2 sene..
ki, zaten her zaman demişimdir
"eğer bi ilişkide saygı yoksa
sadakatsizlik şerefe kadeh kaldırırmış karşı masadan.
" vee "çin çinn.."
olay kopar orada..
haaa.. nerde kalmıştık
hmmmm..benim katilliğimde evet
yok...dayanamadım
neler hissettiğimi bilmesi lazımdı artık
onsuzken çektiğim acıların yanına
onunlayken hissettiğim yalnızlıkları kattım
görüp de affettiğim ihanetlerin
duymazdan geldiğim yalanların
ve de umursanmayışlarımın
aranıp sorulmamalarımın
sadece işi düşünce aranmalarımın
kısaca "insan yerine konulmayışımın"
bende yarattığı duyguları
"azzcık" da olsa bilmesini istedim..
ohhh..rahatladım..
hepsini söyledim..
duyduğum tek söz,
"haklısın sewgilim..ama hoş gör psikolojim çok bozuk gerginim"
hayyy ben senin psikolojinin...
ülennn, ben senin yüzünden 2 senedir duygusal kanserim..!!
ister ilişki katili desinler bana
ister başka şey..
artık tınnnn..
çok da umrumda..
ben sen olmadan da kendimi üzebilirim
ahh..unutmadan söyleyeyim
sakın ola ki aramaya kalkma;
uzuuunca bi süre
kapsama alanı dışında olabilirim..
"hoşçakal şekerim...!!""
*bahar*

Ölü Erkek Kuşlarım


hayatımın erkeklerinin hayatlarında
bana hiç yer olmadı,
ne kadar sewdimse
o kadar terkedildim
itildim..
sewilmediğim kadar sewdim oysaki hep onları..
ölü erkek kuşlarım var benim artık
yüreğimin mezarlıklarında yatan
ve ben hepsini ölesiye sewdim
ölesiye severken öldüm..
önce duygularımı öldürdüler
sonra da yüreğimi tükettiler her biri..
her bir aşk bir yangın yeriydi kalbimde
külleri soğumadan üzerine bir yenisi inşa edilen
yangınlarla bayındır şehirler gibi..
sewdim..
öldüm..
öldüm..
sewdim..
ölesiye sewip
ölesiye terkedildim..
ama hiç ölesiye sewilmedim..
şimdilerde
kapadım yüreğimin katedralinin
o büyük ve ağır kapılarını
tüm sevgilere..
ne bir kapı kolu
ne bir pencere
sürgüyü çektim üzerime..
içimin mezarlığına gömüyorum kendimi
ölü erkek kuşlarımın hayalleriyle..
*bahar*