19 Şubat 2007 Pazartesi

Kaldırımlarına Daha Ne Kadar Güveneyim ....???





Ne özlenen bir koku

ne de anımsanan bir ten zerafeti olmak istemezdim..

çünkü sevmeyi de,

sevilmeyi de

dokunmayı da bilmeyen sen

kendi aynanda yansıttığın şeyin

yine kendin olduğunun farkına varmakta gecikmeyeceksin..

ya isteksiz bir hevesle uzanacaksın arzularına,

ya da umutsuz inançlarınla,"kaybedeceğim" diye diye..


hayat ışığımsın dediklerinde

kendilerini alçalttıklarının değil

beni yücelttiklerinin kanısıyla böbürlenirdim..

oysa günler geceye

geceler günlere karıştıktan sonra

ışıklı bir yolda küçük bir fener olduğumu farkettim..
bazen yalnızlığın zincirsiz esiri olduğuna inanırsın..

bazen de kalabalıklarda yalnız hisseder,

bazense yalnızlıklarında kalabalıklara aldanırsın

sessizce,

güvenle..

saf, masum kanarsın gözlere,

kelime oyunları yeterlidir..
unutmak kaçış yolun,

terketmek çaresizliğinse eğer

umutla dopdolu dediğin yüreğin nerede kaldı ?

Hani..?

umutların nerede..?

Yoksa yine mi uçurdun onları elinden ..?

gidişine kuşlar da ağlamayacak artık

yıldızlarsa hep aynı bilinen adreste bekleyecekler

göz kırpmak için bağlı - bağsız yüreklere...

ama bil ki

tükenen umutların değil,

sen olacaksın

kabullenmek istemesende..
Patikalarda hatırlayacaksın belki,

belki dikenli yollarda inanacaksın günahına..

belkide çıkmaz sokaklarda yenileceksin korkularına..

gözlerin kan ağlayacak perişan,

parçalanmış haline..

benimse içim..

ya senin,

senin yüreğin kurumayacak mı?

Yoğrulduğun teknede çürüyüp kalmayacak mısın?

Bensiz bir hiç olduğunu bir kere daha kanıtlamayacak mısın?
Ben,

küçük el feneri

Sense ışıklı caddelerin gece bekçisi..

Şimdi söyle bana

Kaldırımlarına daha ne kadar güveneyim ....???


*bahar*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder